Gonca Mine Çelik ile masal ve illüstrasyon sanatına bir yolculuk
“Çocuk edebiyatına olan ilgim ve illüstrasyona olan tutkum da birleşince, artık ne yapmak istediğimi biliyordum: çocuk kitabı yazar ve çizeri olmak istiyordum.”
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Eğitiminizden ve bugüne kadarki kariyerinizden bahseder misiniz?
Atölyelere başlarken içimde çok büyük bir “paylaşma” arzusu vardı. Deneyimini paylaşma konusunda her zaman çok istekli bir insan oldum. Bunun nedenini veya kaynağını bilmiyorum ama benim severek yaptığım şeyleri hep etrafımdakiler de yapsın isterim. Ben bisiklete biniyorsam, arkadaşlarım da binsin ve hep birlikte bisiklet turlarına çıkalım; ben Go oynuyorsam, arkadaşlarıma da öğreteyim ve birlikte oynayalım. Hayatı hep bu motivasyonla yaşıyorum ve sevdiğim şeyleri başkalarına bulaştırmayı çok seviyorum. Öğretmenlik okumamın da buna katkısı vardır belki; öğretmeyi ve insanları belli bir konuda motive etmeyi çok seviyorum.
Dolayısıyla atölyecilik işini gerçekten çok severek yapıyorum. Bütün ilhamım ve motivasyonum bu sevgiden geliyor ve severek yaptığım için de etrafımdakilere, yani öğrencilerime, bu duygular geçiyor diye düşünüyorum.
Online platformda ders verirken en çok keyif aldığınız ve zorluk olarak gördüğünüz noktalar nelerdir?
Online derslerin en keyif aldığım yanı, hep birlikte yaratıcı bir iş yapmanın verdiği enerji ve motivasyon oluyor. Biz genellikle içinde üretme arzusu taşıyan ve bunu hayatı boyunca ertelemiş bir grup insan oluyoruz atölyelerde. Düşünün ki, yazmayı veya illüstrasyon yapmayı yıllar boyu istemiş fakat başka bölümlerde okumuş, başka işlerde çalışan, tam hayalini gerçekleştirecek fırsatı yakaladığında ise anne olan ve bu kez de vakitsizlikten hayallerini erteleyen; ya da daha fazla ertelemek istemediği için yeni doğmuş bebeğiyle derslere katılan, dersin yarısında bebeği uyandığı için çıkıp gece yarısı dersin kalanını kayıttan tamamlayan bir grup kadın ya da hayatı boyunca para kazanma telaşından tutkusunun peşinden koşamamış, nihayet hayatını biraz yoluna koyduğunda içine dönüp bu mesleği yapmaya karar vermiş bir grup erkek.
Bu grupla birlikte olduğunuzda, içlerinde biriken yaratma enerjisinin ortaya çıkışına şahit olmak her seferinde inanılmaz bir deneyim oluyor. Öyle hikayeler, öyle resimler çıkıyor ki, tamam diyorsunuz ben bu insanla bir gün meslektaş olacağım, ve çoğunlukla oluyoruz da. İşin en heyecanlı ve güzel tarafları işte bunlar.
En zor tarafları ise, online platformda çalışırken yüz yüze çalışmak kadar etkili bir tanışma ve etkileşimin gerçekleşemiyor olması. Bir de anne olduktan sonra artan hayat tempomda hem kitap yazıp çiziyor hem de düzenli atölyeler veriyor olmanın getirdiği yorgunluklar beni en çok zorlayan taraf oluyor. Hele ki oğlum küçükken atölye saatinden hemen önce onu uyutup dersi açardım, bazen son dakikaya kadar uyumazdı. Eşimle o son dakikaya kadar yaşadığımız stresleri unutamıyorum. Yine de tüm bunlar, işin güzelliklerinin yanında küçük aksilikler olarak hatırlanıyor günün sonunda.
Online atölyeniz ile ilgili bahsedebileceğiniz bir başarı öyküsü sorsak?
Aslında birden fazla başarı öyküsü var diyebilirim çünkü kapım sürekli öğrencilerimin çıkan kitaplarının kargoları için çalınıyor. Her yeni pakette en az onlar kadar heyecanlanıyor ve gurur duyuyorum. Bazı öğrencilerimin kitabı benimkinden fazla satıyor, bazı öğrencilerimin sosyal medyada benden fazla takipçisi var. Bu kariyer öykülerinin başlangıcına şahit olmak, hatta bunlara vesile olmak çok güzel bir duygu.
Bir de ben çocuk kitabı yazma ve resimleme atölyeleri açmaya başladıktan sonra karşıma çok fazla atölye çıkmaya başladı. Bu da gösteriyor ki alanda gerçekten çok büyük bir açık varmış ve bu konuda atölye vermeye başlamak benim için doğru bir karar olmuş. Bunu görmek benim için elbette sevindirici oluyor.
Gelecek planlarınızda online atölye derslerinde neler var? Yeni konular veya içerikler üzerinde çalışmayı düşünüyor musunuz?
Tam 7 yıldır bu atölyeleri düzenliyorum ve atölyelerime başlangıç seviyesinden itibaren ileri seviyeye ve hatta portfolyo hazırlamaya kadar düzenli katılan, mezun olan yüzlerce öğrencim var. Bu öğrencilerimden zaman zaman “Bundan sonra nasıl devam edebiliriz?” gibi dönütler alıyorum. Buradan anlıyorum ki 8-12 haftalık kurslar yeterli olmuyor. Olmasını da bekleyemeyiz aslında çünkü bu başlı başına bir meslek dalı. Kendi kendine devam edip kendini geliştiren ve bunu meslek haline getiren de oluyor, ancak bunun için ekstra motivasyona ihtiyacı olanlar da oluyor. Bu da beni sürekli içerik üreterek atölyeleri bir ileri seviyeye taşımaya itiyor.
Düzenli buluşmalar organize ediyorum, eskiz defteri tutma atölyeleri düzenliyorum. Öğrencilerimin çizim yapmayı veya yazmayı bir yaşam pratiğine dönüştürmeleri için neye ihtiyaçları varsa bunu içerik olarak sunmaya çalışıyorum. Bir de önceki soruda bahsettiğim gibi atölye içeriklerimin başka atölyelerle kesiştiğini gördüğüm durumlarda daha farklı ne yapabilirim diye düşünüyor ve konu başlıklarını çeşitlendiriyorum.
Bu çeşitlendirme aslında atölye dersleri sırasında ortaya çıkan ihtiyaçlara dayanıyor. Örneğin bugün verdiğim portfolyo hazırlama atölyesi sırasında “Hocam, keşke sadece kitap üretme süreçlerinizi paylaştığınız ve bizim dinlediğimiz bir atölye açsanız” gibi bir talep geldi. Dersin başında üzerinde çalıştığım son projemi kısaca anlatıyordum ve bu bilgilerin çok aydınlatıcı olduğunu söylediler. Ben hep pratik yapmak üzerine kurgulamıştım halbuki atölyelerimi, ancak böyle bir format hiç aklıma gelmemişti. Dolayısıyla her dersten böyle fikirler ortaya çıkıyor ve bunlar da gelecekteki atölyelerim için bana ışık tutuyor.
Deneyimlerinizden yola çıkarak, gelecekte online atölye dersleri vermek isteyenlere veya kendi yolculuklarına başlayanlara vereceğiniz tavsiyeler neler olurdu?
Öncelikle, atölye vermek için o konuda gerçekten uzmanlaşmış olmak gerekiyor. Örneğin, çizimde perspektif anlatırken birden fazla açıdan perspektif ile sayfa resimlemiş olmak veya zor konularda kitap yazmak üzerine konuşurken en az bir tane zor konuda kitap yazmış olmak gerekiyor. Ne yazık ki atölye vermek öyle bir iş oldu ki, bir konuda uzman olsun olmasın isteyen herkes atölye vermeye başlayabilir ve kendini uzman ilan edebilir. Burada iş atölyeye katılanlara düşüyor aslında; karşılarındaki kişinin yetkinliğini sorgulamaları gerekiyor.
Dolayısıyla atölye vermeyi düşünenlere tavsiyem, öncelikle kendi alanında uzman olduklarını hissettikleri o ana kadar beklemeleri, acele etmemeleri. Atölye vermek dışında çocuk kitabı yazar-çizeri olmak isteyenlere tavsiyem ise, bu işi öğrenmek için aynı şekilde doğru isimlerden atölye almaları, atölye aldıkları isimleri arama motorundan aratarak kaç kitap yazmış/çizmiş, hangi yayınevleriyle çalışmış bunu sorgulamaları.
Bunun ötesinde, bir işi çok iyi yapmanın yolu her zaman o işi çok fazla yapmaktır. On bin saat kuralı gibi, yani bir işle sürekli “hemhal” olduğumuz zaman ancak o işi gerçekten öğrenebiliyoruz. Bu nedenle yazma ve çizmeyi hayat rutinimize dahil etmek, sürekli pratik yapmak gerekiyor. Atölyeleri bu pratiklerle desteklediğimiz zaman ancak istediğimiz verimi alabiliyoruz. Atölyeler işleri hızlandırıyor, evet; fakat pratiklere devam etmediğimiz zaman tek başına bir işe yaramıyor. Bütün bunlara dikkat ettiğimiz takdirde başaramayacağımız şey yok diye düşünüyorum.
Son olarak Shopier hakkında düşüncelerinizi sorsak?
Shopier’i kendi deneyimimden yola çıkarak anlatmam gerekirse; benim için atölyelerin bütün yükünü alarak, benim sadece öğretmenin keyfini çıkarmamı sağlayan bir kolaylaştırıcı olduğunu söyleyebilirim. Vakit bulduğum ilk fırsatta geleneksel çalıştığım illüstrasyonlarımı veya dijital print’lerimi de koymayı düşündüğüm bir platform aynı zamanda.
Öte yandan, Shopier benim tüketici olarak da kullandığım bir mecra. Bugüne dek sayısız üreticiden muhteşem el yapımı işler satın aldım. Ara yüzünün kullanıcı dostu olması sayesinde sürekli tercih ediyorum ve hem üretici hem tüketici olarak her istediğimde Shopier ekibine kolayca ulaşabiliyorum.
Bütün bunlar, yıllardır Shopier’le devam etmemi sağlıyor. Umarım bundan sonra da aynı şekilde güzel işlere vesile olmaya devam ederler.