Üyelerimizden: Zeraven Design ile kullanılabilen sanat
Kullanılabilen sanat üretmek, insanların hayatına ve yaşam denen metaforun kendisine sanki ellerimle dokunmak gibi hisler veren limitsiz bir dünya benim için.
Bu işin hayatınızdaki yerini nasıl anlatırsınız?
İlk kelime tutku. Çünkü kendimi hatırladığımdan beri uğraşıyorum. Çocukluktan bugüne kadar uzanan ve detayları olan uzun bir serüven bu. Sonu gelmeyen bir gelişim ve çok yüksek değerde emek, sabır, özen ve sevgi ilişkisi. Metaforik olarak ifade edersem derinliğini fark etmek belki daha kolay olabilir. Benim kendimi ifade etme, yaşamla bağ kurma, beslenme, yaşama sevincimi onarma alanım bu. Taşıdığım potansiyelin açığa çıktığı, insanlarla ve devam eden hayatın öncesi ve sonrasıyla sonsuz bir etkileşime girdiği, izler bırakarak varoluş maksadımın zuhur etmesi. Kullanılabilen sanat üretmek, insanların hayatına ve yaşam denen metaforun kendisine sanki ellerimle dokunmak gibi hisler veren limitsiz bir dünya benim için.
Zeraven Design’a dair fikriniz nasıl gelişti? Marka ismi sizin için ne ifade ediyor?
Zeraven ismini ben oluşturdum, böyle bir kelime yok tabi ki. İsmim Suzi Dilara, Farsça kökenli olmasının yanı sıra 3. Selim’in bestelediği Türk Müziği makamının adıdır. Zer de Farsça kökenli bir kelime ve altın anlamına geliyor. Raven ise, İngilizcede kuzguni ve simsiyahı temsil ediyor. İki kelimeyi birleştirirken R harfinin birini kaldırdım ve tek R üzerinde buluştular. Raven’deki simsiyahlık da beni ve üslubumu temsil ediyor. Siyahla aramızda sonu gelmeyen bir çekim alanı var. Karakterimin giyinirken dışa vurumunda da ruhum en önce siyahı seçer. Bugünlerin popüler tabiriyle ”siyahçılık” ben de çok eski ve derin mevzu. Hatta üniversite yıllarında psikiyatr bir dostum, neden bu kadar siyah ağırlıklı giyindiğimi sorduklarında ‘’Ciddiyetten ve asaletten hoşlanır.’’ demişti.
Zeraven’in düşünsel derinliğine bakarsak; Farsça kökenli bir kelimeyi alıp Raven’in başına yerleştirmek sanat, zanaat ve felsefi derinlik olarak başlangıcın doğu olduğunu yani bu işlerde ışığın hep doğudan yükseldiğini ama kendi üslubumda bugünün dünyasına ait zamansız ve sürdürülebilir bir vizyonu temsil ediyor. Ayrıca tasarımlarımda, yaşamın içindeki birçok alanda, dekorasyonda eklektik stilden zaten çok hoşlanan ve bu stili uygulayan biriyim.
Zeraven Design nedir ve ne yapıyor dersek; pergelin sabit ayağını kuyumculuk ve mücevherat kültürüyle tasarım ve üretime koymuş olsa da çok geniş yelpazede çalışan bir marka diye ifade ederim. Öncelikli olarak sanatsal tavırla hareket eder. Güçlü hikâyeleri olan özgün ve özel tasarımlar yapar, kültürel miras aktarımlarına çok değer verir. İnsan hayatının dünü, bugünü ve yarını için bağlar kuran zamansız eserler üretir. Kullanılabilir sanat kavramını vurgular. Çünkü insan hayatında bağ kurulan anı ve hatıra değeri taşıyan eşyalar eşsiz bireysel miras aktarımları oluşturur. Bu sebeple sınırsız materyalle çalışır ve en üst kalite artisan tavırla üretim yapar.
Marka ismi ve markanın varoluş amacının yanı sıra vurgulamak istediğim çok önemli bir etik detay var; Suzi Dilara Yücel aynı zamanda patentli markam. Tasarımcı ve usta sanatçı olarak gayet de ismimle devam edebilirdim. Zaten bireysellik çağındayız, Zeraven’i kurmak şart değildi. Ama ben Zeraven’i gönüller incinmesin diye kurdum. Başka sanatçılar ve tasarımcılarla kolektif çalışmalar yapmak gerektiğinde kendime yapılmasından hoşlanmadığım şeyi ben başkasına yapmayayım diye kurdum. Ben tasarımlarımı veya çalışmalarımı hiçbir marka için ‘’no-name’’ yapmıyorum. Benim fikrimle, eserimle bir başkasının kendi isim markasının yücelmesinden hoşlanmıyorum. Ama bu maalesef sektörel anlamda çok fazla var olan acı bir gerçek.
Yani Zeraven kapsayan ve etik bir marka. Zeraven benim patentli markam ama sonuç itibariyle birçok farklı kişiyle de çalışma yapabilir ve Suzi Dilara da Zeraven için tasarım ve üretim yapabilir.
Üretim sürecinden bahsedebilir misiniz?
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Sıfır noktasında tasarım sürecinden başlayıp eserin sahibi olacak kişiye ulaşana kadar ki bütün süreci yönetip yürüterek çalışmayı tercih ediyorum. Bu çok ciddi bir bedel getiriyor. Çünkü, işimiz tarife sığmayacak kadar fazla dinamik içeriyor.
Sektörel ağırlığın dışında, sanatsal öncelikle ve çok yönlü tasarım kültürüyle çalıştığımız için limitsiz materyal ve üretim bilgisine ve sonu gelmeyen öğrenme ve yorulma sürecine sebep oluyor ama yüksek değerde emek vermeden sabır ve disiplinle bu süreçler aşılmadan artisan tavrı üst seviye olan sanatsal ürün ortaya çıkarmanız mümkün değil.
Sanatınızı nasıl tanımlarsınız? Sanatınızı ve ortaya çıkan ürünleri özgün kılan unsurlar nelerdir?
Yaratılmış her ruh parmak izi gibidir ve bu sebeple zaten özgündür. Aynı yemeği aynı ölçekle 5 farklı kişi yapsa tadı aynı olmaz. Bu minvalde, ben kendi ruhumun yansımasını yaşıyorum. Bunu açığa çıkaracak performansı sergiliyorum ve sonuçları birlikte seyrediyoruz.
Yollar niyet, tercih, gayret ve fiillerimize göre güzelleşip gelişir; çoğalarak, şekillenerek akar gider diye düşünüyorum.
Peki, tasarladığınız ürünlerin bir hikâyesi var mı?
Evet, oldukça güçlü ve gerçek hikâyeler üzerine inşa edilmiş, yüksek işçilikli ürünler çalışmayı tercih ediyorum. Bazen sadece bir ürün için bile aylarca araştırma yapabiliyorum.
İletişim ve teknoloji çağında her şeye kolay ulaşılabilirlik bazı sorunlar doğuruyor. Maalesef hemen her gün yalan ve tasarım hırsızlığıyla bezeli samimi olmayan, aynı zamanda ürünle beyanı arasında alakasızlık içeren romantik PR hikâyelerinin yücelttiği markalara maruz kalıyoruz. Özellikle yücelttiği diyorum çünkü dünyada birçok marka ve ürün birbirinden etkilenerek hızlı bir tempo içinde ticari faaliyete devam eder. Bu hâlâ masum bir durum. Ticaret yapanlar farklı bir dinamik içinde ama bir markanın ürünü altına yazdığı uzun bir tasarım hikâyesiyle hiç çekinmeden yayınladığı havalı manifestoyu görüyorsunuz. Oysa ürün başka bir markaya ait, gayet bildiğim bir ürün ama fikri kullanan marka pişkin bir tavır takınmış utanmadan şöyle tasarladık böyle tasarladık diye manifesto yazıyor. Yalandan kim ölmüş bakışıyla ilerliyorlar. Ama o iş öyle değil, yalan bu işin içine girince sizin güvenilirliğinizi nereye koyacağız. Ürün materyalleriyle ilgili nitelik beyanınıza nasıl güvenilecek mesela. Bu şişirilmiş tasarımcı hikâyeleri bizim için insan suistimalinin bu alandaki adı. Bu sebeple hoşlanmadığım ve etik olarak doğru bulmadığım şeyi yapmama noktasında özel bir tavrım ve gayretim var. Bu benim şahsi olarak hayata karşı duruşum. Çünkü özgüven problemim yok ve pişkin kurnazlığı sevmiyorum. Dürüstlük ve şeffaflık bir yaşam biçimi olduğu gibi kuyumculuk sektörü için vazgeçilmez bir güvenilirlik kriteridir.
Atölyeniz ile ilgili hayalleriniz var mı?
Her zaman daha iyisi veya daha çoğu ve konforlusu olabilir. İşimizin teknik arka planı inanılmaz zengin olduğu için atölye geliştirmenin de sonu olmaz. Yani bize atölye yetmez, her zaman daha fazla ekipman içeren, daha güçlü bir atölye arzusu olur.
Mücevher, aksesuar ve objelerin yanı sıra tarihten esinlendiğiniz özel bir kategoride üretim yaparak ‘’tarihi replikalar’’ satışa sunuyorsunuz. Bu noktada e-ticaret ile tanışmanız nasıl oldu?
Tarihi replikalarla ilgili profesyonel çalışmalarımız her zaman mevcut, çeşitli devlet veya özel kurumlar ve veya müzeler için bu çalışmaları yapıyoruz. Marka olarak kültürel miras aktarımlarını önemsediğimiz için bu çalışmaların değeri ve yürütülmesi konusunda profesyonel hassasiyetlere ve tecrübeye sahibiz. Bu konuda yüksek ilkelerle ve etik şeffaflıkla hareket ediyoruz. Shopier mağazamız, markamız için açılmış bir e-ticaret alanı olduğu için zaman zaman ürettiğimiz özel replikalar da burada satışa sunulur.
E-ticaretle tanışmamız yeni değil, hatta ülke ortalamasının oldukça üstünde. 44 yaşındayım ve interneti neredeyse Türkiye’de var olduğundan beri kullanıyorum ve çoğu kişi gibi e-ticaret alışkanlığım pandemi sebebiyle gelişmedi, zaten yüksek seviyede bilinçli ve aktif e-ticaret kullanıcısıydım. Her türlü alışveriş noktasında 2000’li yılların başından beri kullanıyorum. Çünkü alışverişe ayırdığım zamanı azaltmak kendi değerli zamanımı satın almak kadar kıymetli.
İşim ve markam için e-ticareti 10 yıl önce başlattım. Bu konuda farkındalığı ve girişimci cesareti yüksek biriyim. Uzun süre oldukça ciddi bir zaman ve emek harcayarak yaptığım e-ticaret yatırımlarımı, işi yürüttüğüm kişilerle yollarımızı ayırdığımız için lağvettim. Ticari hayatta kayıplar da kazançlarımız kadar doğal ve kayıplarınızı taşıyabildiğiniz, sindirebildiğiniz kadar güçlenirsiniz, tecrübeyle yoğrulup olgunlaşmış kazançlarınızı daha büyük bir deneyimle tartarsınız. Tecrübe hayattaki en pahalı ve değerli birikimdir. Burada Picasso’nun 40 yıl + 5 dakika hikayesini hatırlamak güzel olur.
E-ticaret yolculuğunuzda Shopier’in ne gibi katkıları oldu?
Shopier alışveriş deneyimleriyle merceğime girdi ve gözlemlemeye başladım. Yaşanan sorunları, teknik desteği, geri dönüşleri alıcı tarafında uzun süre tecrübe ettikten sonra kullanıcı olarak hesap açmaya karar verdim. Kullanıcı tarafındaki tercihimde, verilen hizmete karşılık olarak alınan komisyon oranlarının düşüklüğü ve tahsil edilen tutarın satıcıya aktarımında vadesinin kısa olması çok önemli.
Benzer hizmetler veren diğer aracı portallara kıyasla avantajlı olması tercih sebebi. Çünkü komisyon oranları yükseldiğinde ve aracı portal biriken parayı elinde tutup kullandığında yani alınan ödemelerin satıcıya aktarımında vade uzadığında ürünün satış birim fiyatı yükselmek zorunda kalıyor ve bunlar da satışı olumsuz etkiliyor.
Bu sebeple, Shopier çalışma koşulları hem kredi kartıyla ödeme ile güvenli alışveriş yapmak isteyen alıcı için hem de ürününü kargo entegrasyonuyla kolayca gönderip, düşük komisyon kesintisiyle vade beklemeden parasını almak isteyen satıcı için gayet cazip.
Ayrıca, Shopier sistemi e-ticaret kullanıcıları için oldukça pratik. Müşteri desteğine kolayca ulaşabilmek çok rahatlatıcı. E-ticaret yazılımı konusunda en büyük diye bahsedilen iki ayrı şirketle ciddi deneyimler yaşadım. Benim gibi e-ticaret yorgunluğu olan biri için kolaylıklar önemliydi, çünkü iş yoğunluğum sebebiyle zamanım çok değerli.